Martin Woollacott Guardian 12 Eylül 2001 ÇarşambaAynı dünyada yaşıyoruz. Ya çok hoş nedenlerle ya da berbat nedenlerle artık yeter dediğimiz anlar oluyor. Yaşanan bu karışıklık ve beraberindeki öfke Amerika'ya herhangi bir kaynaktan geldi. Dünya Ticaret Merkezi kuleleri, Pentagon ve diğer Amerikan hedeflerine yapılan saldırılar, dünyada karışıklıkların önlenemeyeceğini gösteren korkunç bir kanıt oluşturdular.New York Polis Şefi bunu bir "savaş bölgesi" olarak adlandırdı ve pek çokları da onun bu tanımlamasını kabul etti. Bu üzücü durumdaki yegâne doğru, kayıp sayısının savaş meydanlarındaki kadar çok olması ya da bu saldırıların üst düzey askeri operasyonlar kadar iyi planlanmış olması değil. ABD de dahil olmak üzere, Oklahama'da olduğu gibi, dünyanın pek çok yerinde, ABD'yle savaş halinde olduklarını söyleyen gruplar var.Bunların sayılarının fazla olmadığı doğru. Şüpheliler listesi oldukça kısa. Dünya Amerikalıları öldürmek isteyen insanlarla dolu değil. Fakat yıkımın günümüzdeki aracı hayata yabancılaşan gençler arasında; hükümetlerin dikkatsizliğine ve yine onların terörist grupları kontrol edecek yetkinlikte olmamasına ya da siyasi nedenlerle terörü görmezlikten gelmelerine bağlı olarak bu intihar cesaretini gösterebilecek ölümcül bir birikim var. Bunlara Kuzey Amerika ve Avrupa'da teröristlerin gizlenmesine, izlerini kaybettirmelerine destek veren diasporaları (lobi faaliyetlerini) da ekleyebiliriz. Bize bu trajediyi yaşatan birliktelik ana hatlarıyla bu şekilde oluşuyor.Bunu biz önceden daha küçük ölçekte görmüştük. Ancak bu ölçekte bir terörist başarı yeni bir durum. Bunun benzeri dünyanın başka yerlerinde de gerçekleştirilebilirdi. Biyolojik ve kimyasal silahlarla -Tokyo metrosundaki saldırı bu olasılık için bizi uyarıyordu- veya nükleer silahlarla gerçekleştirilebilirdi. Buradaki ironi Amerika'nın, zaman zaman müttefiklerinin yakındığı serseri bir terör saldırısı neticesinde yaralanabilir olduğunun doğrulanmasında yatıyor. Ancak Amerikan hükümetlerinin ve özellikle bu hükümetin bu yaralanabilirliği tedavi etmek adına başvurduğu yollar yetersiz ve uygunsuz gözüküyor.Uzun menzilli, olağanüstü hava saldırıları yürütmek, uzaydan dünya üzerindeki herhangi bir noktaya saldırmak hatta onu yok etmek terörist gruplarla mücadelede yeterli araçlar değil. Dünkü gaddarlığın failleri olarak gözüken Usame bin Ladin ve adamları, Doğu Afrika'daki ABD elçiliklerine yapılan saldırılar sonrasında herhangi bir müdahaleyle karşılaşmadılar. Füze savunma sistemi tabii ki bunun gibi pek çok saldırıda işe yaramayacaktı, pek çok yorumcunun da bugüne kadar söylediği gibi Amerikan topraklarının önceden olduğu gibi nükleer silahlarla dolmasını sağlayacaktı.ABD'nin kendi toprakları dışından gelen terörist saldırılara karşı en iyi savunmayı, belirleyici rol oynadığı konulara taraf ülkelerin hükümetlerini ve toplumlarını az ya da çok memnun etmesine bağlı. Müslüman dünyasına gelindiğinde bu oldukça uzak bir ihtimal. Bu da ağırlıklı olarak İsrail-Filistin sorunundan ve onun dışında bazı Arapların Amerikan ve Batı varlığını önlerinde bir engel olarak görmesinden kaynaklanıyor.Bilinen karakterlerinin aksine, nasılsa, bazı Arap ve müslümanlar ve özellikle Filistinli aşırı gruplar, hoş görülebileceğini düşündükleri, şiddet eylemlerine ahlaki ve uygulamaya yönelik nedenlerle sınırlar koyuyorlar. Bu sınırlar bizim veya İsraillilerin sevdiği cinsten sınırlar olmayabilir, ama yine de bunlar sınırlar ve bu aşırı gruplar dünkü saldırıları düzenleyecek kapasitede değiller. Usame bin Ladin birinci derecede şüpheli olduğundan onun sınırları başka bir konu.Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi'nin lideri, örgütünün saldırılarla bağlantısı olmadığını söylerken bununla beraber Amerikan politikalarının Ortadoğu'da yarattığı hoşnutsuzluğun ve öfkenin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini de sözlerine ekledi. Yorumu oldukça açıktı. Öfke Bin Ladin gibi şiddete başvuranların elindeki en büyük hazine. İsrail-Filistin sorunun çözümlenmesi ve meşru bir Filistin devletinin kurulması islami terörün sonu mu olacak? Belki hayır, ancak bunu gerçekleştirmek adına önemli bir adım olacak. Tartıştığımız, Washington'ın Ortadoğu politikasını saldırıların ardından birdenbire değiştirmesi değil. Bunun tehdide karşı gerçekten tartışılması gerekli.Fakat politika daha kapsamlı bir sorun. Bradford Üniversitesi'nden Paul Rogers gibi uzmanların belirttiği gibi, sadece ABD değil, tüm zengin ülkeler dünyanın geri kalanına rahatsızlık veren "serbest ve zararlı hareketlere göz yummayan" bir politika izliyorlar. Adaletsizliği ve eşitsizliği doğuran temel sorunlar geçiştiriliyor ve gittikçe daha da teferruatlı hale gelen, hazırda bekleyen, ancak şu an için işe yaramayan askeri güç de baş gösteren sorunlarla mücadele etmeye yaramıyor. Geri kalmış ülkelerin içlerinde ve kendi aralarında sıklıkla şiddet baş gösteriyor, buna bağlı olarak devlet otoritesi yıkılıyor veya iktidarı elinde tutmaya hazır olmayan gruplar otoriteyi ele geçiriyor ve de aşırı gruplar buralarda barınıyor.İşte size Afganistan'ın öyküsü. ABD ve Rusya el ele verip Afganistan'ın bu gerici, tehlikeli hali almasına yardımcı oldular. ABD ve Pakistan, İngiltere başka bazı ülkelerin de yardımıyla, onlara o dönem faydalı olacağını düşündüklerinden, köktenci gruplara ve cihat savaşçılarına açıktan destek verdiler. Bunun sonucu olarak da Taliban ve Usame bin Ladin ortaya çıktı.Amerikalılar haklı olarak saldırıyı yapanların yakalanıp, cezalandırılmasını istiyorlar. Hangi ülke bu olayın içinde yer almayacak ki? Bu oldukça kapsamlı bir suç. Ancak bu suçu hafifletmez ya da bu suçu tanımlamanın ve cezalandırmanın gerekmediği, soruşturmanın uluslararası boyutta yürütülmeyeceği anlamına gelmez ve eğer saldırı müslüman topraklarda planlandıysa, müslüman hükümetlerin sezgileri esastır. Aynı şekilde batılı ülkelerin izlediği politikaların bu olayların yaşanmasına neden olan öfkenin oluşmasında önemli rol oynadığını söylemek suçu hafifletmez.Sonuç olarak, gelecekte sıkıntılara neden olacak, ihmalden adaletsizliğe varan bir küresel sıkıntı yaşanırken henüz tehlikeli ülkelerden ve aşırı hareketlerden oluşan bir cepheyle karşı karşıya olmadığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz. Terörizm gerçekten geçmişe oranla daha kuşatılmış durumda ve kendine daha az barınak buluyor. Bu saldırıyı Batılı ülkeler köprüleri atmak için değil, aksine çözümlerini kendi haline bıraktığımız taktirde tüm şiddetiyle karşımıza çıkacak temel sorunlarla mücadelede yenilenmiş bir uluslararası çaba için işaret olarak algılamalı.Çeviren Özgür Oğuz
Metnin orijinali: http://www.guardian.co.uk/Archive/Article/0,4273,4254830,00.html